İngiliz oyuncu Roger Moore 89 yaşında öldü. James Bond 007 rolüyle tanınan ünlü oyuncu Roger Moore 89 yaşında öldü. Kraliyet ordusunda görev aldıktan sonra aktörlüğe atılan ve uzun yıllar televizyon dizilerinde rol alan Roger Moore, 45 yaşında Sean Connery’den boşalan koltuğa otururak, on yılı aşkın bir süre James Bond’un beyaz perdedeki yüzü oldu.
Roger Moore yani halkın tanıdığı rolüyle 007 James Bond hayatını kaybetti.
James Bond filmlerinin yıldızı Roger Moore 89 yaşında hayatını kaybetti. Moore 1973 ve 1985 yılları arasında toplam 7 filmde James Bond karakterini canlandırmıştı.Aktörün ailesi Moore’un İsviçre’de hayata veda ettiğini açıkladı.
RESMİ TWITTER HESABINDAN DUYURULDU
Ailesi, aktörün resmi Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Üzücü haberi izinle paylaşmalıyız. Sir Roger Moore bugün hayatını kaybetti” mesajıyla paylaştı. Ailesi, Moore’Un kaybından dolayı üzgün olduğunu da belirtti.
Roger Moore kısa bir süredir İsviçre’de kanser tedavisi görüyordu.
Sinemanın James Bondu öldü
TOPLAM 7 JAMES BOND FİLMİNDE OYNADI
1927 yılında İngiltere’nin Stockwell kentinde dünyaya gelen Roger Moore, 1973 ile 1985 yılları arasında yedi James Bond filminde kamera karşısına geçti.
Polis bir baba ile ev kadını bir annenin oğlu olan Roger Moore, 1946 yılında Kraliyet Ordusu’nda askerlik yaptı.
Sir Roger George Moore, İngiliz sinema oyuncusu. 1991’den beri UNICEF elçiliği yapmaktadır. 1973 ile 1985 arasındaki 7 filmde James Bond karakterini canlandırmıştır.
Doğum tarihi: 14 Ekim 1927 (89 yaşında), Stockwell, Londra, Birleşik Krallık
Boy: 1,85 m
Eş: Kristina Tholstrup (e. 2002), Luisa Mattioli (e. 1969–2002), Diğer
Kitaplar: My Word is My Bond: A Memoir, Diğer
Çocuklar: Deborah Moore, Geoffrey Robert Moore, Christian Moore
ROGER MOORE SON RÖPORTAJI
87 yaşındaki Roger Moore, kariyerini ve Bond yıllarını bir anı kitabında topladı. Moore, Paris Match’ın sorularını yanıtladı.
Aktörlük kariyerine televizyon dizileriyle başladınız, sinemada kendinizi nasıl kabul ettirdiniz?
O zamanlar televizyon dizilerinde oynayan bir aktör olmak, kendi ölüm fermanını imzalamak gibi bir şeydi! Televizyonu “Ölüm öpücüğü” olarak adlandırırdık çünkü sonrasında sinema için ipiniz çekilmiş olurdu. Ama yemek yemesi, faturalarını ödemesi gereken genç bir aktörseniz, kabul etmeme gibi bir lüksünüz var mı? Önce, sekiz yıl boyunca, “The Alaskans”, “Maverick” ve “The Saint” oldu, son olarak da “The Persuaders!”.
Sean Connery, James Bond rolünü bıraktığında neden sizi seçtiklerini biliyor musunuz?
Çünkü çok ucuzdum! Daha ciddi olmak gerekirse, prodüktörleri yakından tanıyordum, Londra’nın kumarhanelerinde ve bistrolarında biraraya geliyorduk. Kumarbazdım. Kumar oynayarak çok para ve zaman kaybettim.
Sean Connery’den sonra James Bond’u canlandıracak olmak sizi telaşlandırmış mıydı?
Hayır, Hamlet’i 4000 aktör oynamıştır. Sean’dan rolü alacak olmak beni kesinlikle endişelendirmiyordu ama ilk gösterimden bir saat önce bir anda bir heyecan ve panik durumu oldu. “Tanrım, eğer beğenmezlerse ne yapacağım?” On beş dakika kadar büyük bir panik yaşadım ama sonra bunun çocuk sahibi olmak gibi olduğunu düşündüm. Sancılar başlıyor, doğum odasına doğru gidiyorsunuz, bebek gelmek üzere ve artık o noktadan sonra değiştirebileceğiniz hiçbir şey yok. Eğer beni beğenmezlerse de beğenmezler.
007 olduğunuz yıllar nasıl geçti?
Bayıldım! Bankacım, menajerim ve eşim de öyle! (gülüyor)
Bu macera sırasında sizi en çok zorlayan şey ne oldu?
İlginç bir şekilde çekimler için yeterince zamana sahip olmamamız oldu. Zaptetmesi zor, karmaşık bir makineydi. Gelen röportaj talepleri karşısında ne yapacağımızı bilemedik. Çok iyi hatırlyorum, yapımcılara: “Bir karar vermek zorundasınız. Ya röportajları yapacağım ya da çekimleri ama ikisi bir arada olmaz” dedim. Sürekli gülümsemen, çekici olman lazım.
Bu zor bir şey mi?
Belli bir süre sonra doğal bir hale geldi. 007 olunca, öyle bir şöhrete ulaştım ki, bambaşka bir boyutta yaşıyordum. James Bond’la olan maceram elli yıldır devam ediyor ve bu karaktere duyulan ilgi hiçbir zaman değişmedi. Herkes James Bond’u tanır ve en az bir filmini görmüştür.
Rolden kendiniz mi ayrıldınız yoksa ayrılmanız mı istendi?
Son bölümlerde, değiştiğimin, göz altlarında torbaların oluştuğunun farkına varan ilk ben oldum. Sanırım emekliliğe ayrılıp, yerimi başkasına bırakma zamanı gelmişti. Yapımcılarla konuştum. Gerçekçi olmak lazım.
Kitabınıza Bette Davis’in çok komik bir cümlesiyle başlıyorsunuz: “Yaşlamak, korkaklar için değildir”. Yaşlanmakta canınızı en çok sıkan nedir?
Dizlerim! Onun dışında herşey yolunda. Yere düşmeden uyandığım her gün mutlu oluyorum.
Neden İsviçre’ye yerleştiniz?
1971’de arkadaşım David Niven bana bu ülkeyi keşfettirdi ve bir daha ayrılmadım. Bu iyi bir sebep sanırım… Ayrıca çok sakin ve “show business” olmayan bir ülke. Yılda bir kere uzun bir etek ve bir smokin giymemiz gerekiyor. Eşim elbiseyi, ben de smokini giyiyorum ve bir vakfın düzenlediği yardım gecesine katılıyoruz. (gülüyor) İsviçre’de sosyal hayat çok durgun ve bu bana gayet uygun geliyor.
Peki sıkılmıyor musunuz?
Kesinlikle hayır. Zamanımın yarısını bilgisayarımın başında, diğer yarısını ise neden çalışmadığını anlamak için teknik servisle telefonda geçiriyorum.
Ölümden korkuyor musunuz?
Hayır. Eskiden belki korkuyordum, çocukken ya da gençken. Ölümden sonra bir hayat verse, onu tanımak için oldukça meraklıyım. Eğer Tanrı varsa, benim adıma herşeyin yolunda geçeceğine inanıyorum çünkü iyi bir adam oldum, her ne kadar iki üç yanlış hareketim olmuş olsa da bu beni cehenneme göndermeye yetmeyecektir. Eğer hiçbir şey yoksa da, hiçbir şey yoktur. Ölüm, son sayfasını kimsenin bilmediği bir kitap gibidir.
Kitabınızda herkes herkesle yatıyor ama siz kendinizden bahsetmiyorsunuz. Toz kondurulamayacak, örnek ve sadık biri miydiniz?
Neden beni ‘Saint’ (aziz) için seçtiklerini sanıyorsunuz? Ben gerçek bir azizdim.
Bugün size hangi rolü teklif etmelerini isterdiniz?
Günümüz aksiyon filmlerinin aktörleri bizden o kadar farklılar ki. Dev gibiler ve kaslılar. Schwarzy ve Stallone gibilerinin yanında biz tüy siklet kalıyoruz. Eskiden ceketlerimizin içine omuzluk koyarlardı, daha yapılı görünürdük. Süper kahramanlardan devam etmek gerekirse, görünmez adamı oynamak isterdim, yapacak hiçbir şeyim olmazdı! Oyunculuğu özlediğimi söyleyemem. Özlediğim şey, cuma akşamları almaya alıştığım çek.
Sean Connery hakkında: “Kendisini arada sırada görüyorum. Maalesef çok sık değil çünkü Bahamas’larda yaşıyor. Diyecek pek bir şey yok, O Sean Connery”.
Timothy Dalton hakkında: “Kanımca Bond’u en iyi canlandıran aktörlerden biriydi. Farklı bir oyunu vardı ve çok iyiydi ama maalesef Bond karakterinin olmazsa olmaz zarafetini yok etmeye çalıştı. Bu büyük bir hata oldu çünkü insanlar Bond’un smokinli halini seviyorlar.